20 soruluk fark sınavından geçip, scooterla sekiz çizdiğin sürüş sonrası aldığınız ehliyet sizi ne kadar yollarda hâkim kılabilir?
Türkiye’de motosiklet merakının patlama yaşadığı son on yıl boyunca, birçok yazılı ve görsel yayın ortamında bu işin dünya standartlarında bir merak olduğu hep yazıldı çizildi. Bu merakın peşinden yüzlerce, binlerce kişi sektörde mantar gibi çoğalan üretici ve montaj firmalarının halka sunduğu ve kolaylıkla satın alabilecekleri fiyatlarda çeşitli ürünlere sahip oldu.
Sonra ne oldu? Gazetelerin ana sayfa ve üçüncü sayfalarında zaten hep manşet olan trafik kazalarına bir de motosiklet başlığı eklendi. Çünkü cebinde normal ehliyeti olan herkes alternatif ulaşım aracı ve keyifli bir hobi olmasından dolayı, çok basit bir fark sınavına girerek A2 motosiklet ehliyetini alıp, yollarda araba kullandığı alt yapısıyla gaz açmaya başladı.
En basit mantıkla baktığınız zaman, lunaparklardaki çarpışan araba stantlarında keyifle tokuşan bir toplumun, caddelerde keyifle gaz açan ama sonucunu düşünmeyen bir kitle olarak yollara döküldüğünü gördük. Onlarca marka ve tedarikçi yan sanayinin Türkiye gibi geniş bir coğrafyada çok önemli bir pazar bulması tesadüf değil. Maceracı ve heyecanı seven bir topluma motosiklet gibi en güzel eğlenceyi sundular.
Şampiyonlar yetiştirdik ama...
Bu yatırımların ulusça ödüllerini de aldık. Dünya şampiyonları yetiştirdik, farklı iklim ve ülkelerde bayrağımızı dalgalandıran cesur motorcuların ortaya çıkmasına vesile olduk. Bir o kadar da kuralsız ve eğitimsizliklerden dolayı canları ya toprağa verdik ya da kalıcı sakatlıklarla yatağa bağladık. İşin ekonomik yıkımını ise hiç saymıyorum.
Avrupa standartları diye diye pek çok özenti konuları içimize sindirmeye çalışırken, araç sürüşü ve eğitim desteğiyle ilgili aynı prosedürleri neden kabullenemiyoruz? Adam gibi motorcu olmak çok mu zor? 20 soruluk fark sınavından geçip, scooterla sekiz çizdiğin sürüş sonrası aldığınız ehliyet sizi ne kadar yollarda hâkim kılabilir?
Sohbetlerde kazalar anlatılır oldu
Daha fazla motosikletin trafiğe çıkması daha rahat akışlı bir sistem getireceğine, daha fazla kazalı, trafik otoparklarında daha fazla bağlanmış ve çürümeye terk edilmiş motosikletlerin oluşmasına yol açtı. Artık öyle kanıksanmış bir hale geldi ki kaza ve sonrasındaki muhabbetler, yaralanma, kırılmış çatlamış kasklar birer övünç halinde anılarda yer alıyor. Düşmenin, kaza yapmanın bir gelenek olduğu, “düşmemiş motorcu yoktur, henüz düşmemiş motorcu vardır” sözüyle kanıksanmış durumda.
Oysa düşeceğimiz alanlar; güvenli ve ileri sürüş eğitimleri aldığımız trafiğe kapalı alanlar olmalı, caddeler, otobanlar değil. Düşe kalka öğreneceğimiz, tecrübe edineceğimiz motosiklet merakımız bizi bir ömür boyu kendimize ve çevremize üzüntü verecek bir hale dönüşmesin.
Her kontak açtığınızda, evde sizi bekleyen sevdiklerinizi düşünün yıllarca motora binen biri bile olsanız arada eğitimle ilgili seminer ve kurslara katılmaya bakın. Kendinizi geliştirmek için bu fedakârlıktan kaçınmayın. Sağlıklı ve kazasız belasız sürüşleriniz olsun.